Demokratik Cumhuriyet Konferansı başladı: ‘Kürtlerin eşitlik taleplerini karşılamadan değişimden bahsetmek zor’
Halkların Demokratik Partisi (HDP) tarafından düzenlenen, iki gün sürecek ve 8 oturumdan oluşan, 500 kişinin davetli olduğu ‘Demokratik Cumhuriyet Konferansı’ başladı.
HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın açılış konuşmalarını yapacağı ilk oturumda Ahmet Türk, Murat Doküman, Necmiye Alpay, Oya Baydar ve İş Türmen, “Cumhuriyet: Yüzyılın Muhasebesi” konusunu masaya yatıracak. Süreyya Karacabey moderatörlüğünde. HDP, Ahmet Türk’ün korona virüse yakalandığını duyurdu. Türk’ün konferansa online bağlanacağı belirtildi.
YÜZYILIN MUHASEBESİ
“Cumhuriyet’in Kuruluş Dinamikleri”nin ele alınacağı ikinci oturumun moderatörlüğünü Ayşegül Devecioğlu, “Cumhuriyet Bir Sözleşme miydi” başlığıyla Barış Ünlü, “Cumhuriyet’in kuruluşunda Kürtler” başlığıyla Hamit Bozarslan, “Demokratik Bir Milliyetçilik-Neden Olmadı” başlıklı Tanıl? Bora, Özgür Öztürk’ün “Türkiye’de Kapitalizmin 100 Yılı”, Hülya Osmanağaoğlu’nun “Cumhuriyetin Kurucu Dinamiği Olarak Ataerkillik ve Feminist Mücadele”, “İnançlar ve Cumhuriyet” başlıklı konuşmalarını yapacak. Ayhan Yalçınkaya.
Konferansın dördüncü oturumunda ise Cumhuriyet’in anayasal serüveni ele alınacak. Sevilay Çelenk moderatörlüğünde Murat Sevinç, “1921 Anayasası: İmkân, ütopya, pragmatizm” başlıklı bir konuşma yapacak. Dinçer Demirkent’in “1924 Anayasası: Fırsatı Kapatan İkinci Kurum mu?” başlıklı oturumun sonunda Levent Köker, 1961 ve 1982 anayasalarının demokratik cumhuriyet açısından eleştirisini konuşacak.
DEMOKRASİ VE CUMHURİYET
Konferansın ikinci günü, ikinci yüzyıla girerken “Demokrasi” ve “Cumhuriyet” üzerine değerlendirmelerle başlayacak. İlk oturumda Faruk Alpkaya’nın moderatörlüğünü yaparken, “2. Yüzyılda Cumhuriyet Fikri” başlığıyla Nilgün Toker, “Cumhuriyet’in demokrasi ile imtihanı” başlığıyla Bekir Ağırdır, “Eşit” başlığıyla Füsun Üstel Vatandaşlık”, Cengiz Çiçek ise “Cumhuriyet ve Demokratik Millet” başlıkları ile. sunum yapacak.
Demokratik Cumhuriyet tartışmalarının ve siyasi-toplumsal güçlerin çaba arayışlarının yürütüleceği ikinci günün ikinci oturumunda moderatör olarak Perihan Koca yer alacak. Can Soyer, “Cumhuriyet ve ötesi: 2. yüzyıl mücadelesi” konusunu ele alırken, Ferda Koç, Cumhuriyet’in neden demokratikleşmediğini ve nasıl demokratikleşeceğini anlatacak. Nuray Sancar, “Katılımın ötesinde: Halk demokrasisi, halk cumhuriyeti için sınıfsal bir çerçeve” konulu söyleşiyle konferansta yer alırken, Kenan Kalyon, Demokratik Cumhuriyet ve üçüncü yol siyaseti üzerine değerlendirmelerde bulunacak.
KÜRT NE İSTİYOR?
“Nasıl bir Gelecek, Nasıl bir Cumhuriyet” tartışmalarının üçüncü ve dördüncü oturumlarında moderatörlüğünü Şebnem Oğuz ve Onur Hamzaoğlu yapacak. Bu oturumda Yüksel Genç “Kadınlar ne istiyor”, Aslı Odman “İşçiler ne istiyor”, Mustafa Aslan “Aleviler ne istiyor” ve Tayip Temel “Kürtler ne istiyor” sorularını yanıtlayacak. Konferansta Livan Orman gençlerin ne istediğinden bahsedecek, Pakrat Estukyan ise azınlıkların ne istediğinden bahsedecek. Ecehan Balta’nın “Ekolojik toplum fırsatı” başlıklı konuşması mikrofonla uzatılacak. Konferans, Haluk Levent’in demokratik katılımcı ekonominin olanaklarını tartışacağı sonuç bildirgesi ile sona erecek.
‘ESKİYİ KURMAK ÇÖZÜM DEĞİL’
Konferansın açılış konuşmasını yapan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar şunları söyledi:
“Kritik bir eşikteyiz. Toplumun büyük bir kısmı çıkış yolu arıyor. Yeni yüzyıla girerken demokratik cumhuriyetin amacı birlikte yürümektir. Amaç eşit vatandaşlıktır. Cumhuriyetin değerli özellikleri ve kazanımları vardır. .Çok acı tecrübeler yaşadık.Temel olan yurttaşlığı eşit bir zemine oturtmak.Meğer bizde tam tersi var.Oysa kimlikler devletin çizdiği, hayranlık duyulan çerçeve içine alınmış, Türkiye taşınmış. Toplum olmaktan uzaklaşın.Hakikati olan bir toplum olabilmek için ciddi çabalar gerekiyor.Özgür bir yaşam kurulmalı.Toplum sözleşmesi gerekecek.Önümüzdeki yüzyılı toplumun mümkün olan en geniş katılımıyla kurmamız gerekiyor. avukatla yaşamamak.Bu siyasi ve zihinsel çizgi, farklı siyasi akımlar tarafından çok iyi benimseniyor.Çeşitli hareketler, bu zihniyeti sürdürmeyi kendileri için büyük bir avantaj olarak görüyor.Tek çıkış yolu, yeni bir demokratik özgür başlangıçtır.Hepimiz birlikte düşünmek ve yürümek gerekiyor. İşten kurtulmak özgür bir toplumun şartıdır. Eskiyi geri getirmek çare değil. Bir mühletten sonra birebir bir şey olmaya mahkumdur. Parti olarak amacımız iktidar bloğunun kurmaya çalıştığı bu rejime engel olmaktır. Bütün toplumun kazanacağı bir siyasete ihtiyaç var.”
BULDAN: BU ÜLKE ÇÖKÜYOR
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan da, “Türkiye halkları olarak demokrasiyi hep dışlayan sistemin yarattığı krizleri yaşıyoruz. Tüm inançları, kimlikleri ve farklılıkları dışlayan aklın yaratmaya çalıştığı tekçi hegemonya, günümüz tarihsel kırılmasının temel nedenidir. Bu da ülkeyi çöküşe götürüyor. Cumhuriyetin ikinci yüzyılını güçlü bir toplumsal barış ve emek hakkına kavuşturmak hepimizin sorumluluğudur. Yeni bir siyasi akılla bu hedefe her zaman birlikte yürüyebiliriz. Sorun siyasetin kazanması değil, eşit ve özgür bir ülkede yaşamak isteyen 85 milyon insana demokrasi dönemini yaşatmaktır. Bütün sorunların kaynağı olan Kürt sorununun çözümsüzlüğü, cumhuriyetin demokrasiyle buluşmasının önündeki en büyük çatlaktır. Bu çatlağı görebilirsek Kürt sorununu demokratik ve barışçıl bir şekilde çözebiliriz. Gerçeklerle yüzleşmek, gerçeklerle yüzleşmek, toplumsal yaraları kapatmak, birebir acıların yaşanmayacağının en büyük garantisi olacaktır. Kadınların özgürlüğü ve eşitliği ile bir cumhuriyet demokrasiye ulaşabilir. Bunu haklara ve eşit vatandaşlığa dayalı yeni bir toplumsal sözleşme ile yapabiliriz. Bu olasılığı gerçeğe dönüştürmek ve birinci yüzyılda dışarıda bırakılanların hayalini gerçekleştirmek bizim görevimizdir. Farklılıklarımızla bir araya gelmeye devam edeceğiz. Demokratik cumhuriyete katkıda bulunmalıyız. Statüko ve onarım değil, yeni bir hayat bizi çağırıyor. Yeni dönemin sahipleri Türkiye halkları olacaktır.”
AHMET TÜRK: DEVLET KÜRTLERİ TOPLAMAYA ÇALIŞTI
Açılış konuşmalarının ardından ‘Cumhuriyet: Yüzyılın Hesabı’ başlıklı oturuma geçildi. Oturumda ilk kez korona virüse yakalanan Ahmet Türk, internet üzerinden konuştu. Ahmet Türk dedi ki:
“Bu değerli toplantıda yanınızda olamadım. Bugünü anlamak için geçmişi biraz değerlendirmek gerekiyor. Türklük ve Türkçülük ile İttihat ve Terakki mantığının var olduğu bir dönem vardı. Bu merkeziyetçi bir anlayıştı. Gayrimüslimlerin nüfusunu azaltmak ve Kürtleri asimile etmek için bir projeydi. Bir ulus-devlet mantığı yaratma tarzıydı. Sivas ve Erzurum kongrelerinde Kürtlere özerklik sözü vermesine rağmen cumhuriyetin kuruluşundan sonra bundan vazgeçildi. Anlaşma tamamen bozuldu. Pir Said isyanından sonra baskılar arttı. İnfazların genel müfettişler tarafından yapılması o dönemin hukukuna aykırıydı. İsmet Paşa’nın Kürdistan seyahatleri hakkında raporlar hazırladı. Tüm projeler Kürtlerin Türkleştirilmesi projesiydi. Ulus devlet mantığı ve devlet politikası hiç değişmedi. Devlet baskıcı siyasetle Kürtleri asimile etmeye çalıştı. Yine azınlıklar da öyle. Kürdistan’daki Ermeniler azınlık haline geldi. Şimdi cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken, tüm bu yaşananları toplumla paylaşmadan demokratik bir cumhuriyeti inşa etmek kolay olmayacaktır. Kürtlerin eşitlik talepleri karşılanmadan değişimden söz etmek güç. Bu coğrafya yaşanan adaletsizlikler anlatılarak değişim ve dönüşüm sağlanabilir. Ama demokrasiye inanan bizler bunu başarabiliriz. Kürtlerin neden düşmanlaştırıldığının kamuoyu tarafından iyi bilinmesi gerekir.”
BELGE: CUMHURİYET BİZE PARLAK SONUÇLAR VERMEDİ
Ahmet Türk’ün ardından söz alan Murat Evrak, “Cumhuriyet bize parlak sonuçlar vermedi. Yüzyılı aşkın bir süredir söz konusu olmuştur. Demokrasisiz bir cumhuriyet. Bu maceranın sonuna gelmemiş olsak da, sanırım yaklaşıyoruz. Seçime yaklaşıyoruz. Bu kritik dönem nedir? Bu ikinci diktatörlük altında bir seçimi daha kaybedersek ne olacağını tartışmak zor. Böyle bir durumda olmamıza rağmen ara mı verdik? Bir takımın çözülemeyen sorunları vardır. Bugünlerde HDP’nin adayıyla meşgulüz. Altılı Tablo neden bir merkeze geldi? demokrasi için. Peki Kürt sorunu yok mu? Buna çok demokratik bir şekilde yaklaşmıyoruz. Demokrasiden bahsedeceğiz ama Kürt diye bir şey yok. Bu mantıklı değil. HDP’siz Altı Sofra ile demokrasiye ulaşmaya çalışıyoruz. Anti-demokratik bir Jakoben yöntemi. “Hatırladığım hiçbir demokratik süreç yok” dedi.
TÜRMEN: KÜRT SORUNU HALA KONUŞULMUYOR
Parlamenter demokraside daha önce de otoriter yönetimin olduğuna dikkat çeken İş Türmen, “Bu çağa geldik, demokratik cumhuriyette yaşayamadık. Yeni bir şeyler inşa edebileceğimiz bir çağdayız. Bir fırsat var. Şimdi yeni bir demokratik cumhuriyet kurup kuramayacağımızı tartışma zamanı. Türkiye’de Kürt sorunu konuşulmuyor. Kürt sorunu çözülmeden demokrasi nasıl gelecek diye soran yok. Tüm bulmacanın modülleri nasıl ortaya çıkacak? Parlamenter demokrasi bizim durumumuzda olduğu gibi her zaman demokrasi getirmeyebilir. Parlamenter demokrasi döneminde otoriter yönetim vardı. Başkanlık sistemi ile bu kurumsallaştı. Parlamenter demokraside kuvvetler ayrılığından söz edemeyiz. İktidar partisi, muhalefet hariç her şeye kadirdir. Yeni bir sistem düşünmemiz gerekiyor.”
ÖNDER: ZAYIFLARDAN NELER İYİ GÖRDÜK Kİ, YETKİLİ PARLAMENTARADA GÖRDÜK
Sırrı Süreyya Başkan sözlerine Kürtçe “Hoş geldiniz” diyerek başladı. Konuşmacıların arasında LGBTİ+ bireylerin bulunmadığını söyleyen lider, bu nedenle özeleştiri yaparak söze başlamak istediğini söyledi:
“LGBTİ+ kurum temsili kaçırıldı. Kendimi suçlamadığım için özür dilerim. Sayın Öcalan’ın tek bir farkı var, gerçeğe saygı duyan tek kişi oydu. Bu çok değerli. Cumhuriyetin zulmünden ve tekçiliğinden bahsettik. Analizimiz var. Problemleri ona göre tanımlarız. Ama ne olduğundan bahsetmiyoruz. Bakın, utanıyoruz. Bu yaklaşımla değil. Herkes kavramlarla başlar. Acı çekiyoruz. Parlamenter sistem de süpürüldü. Zayıf olandan ne fayda gördük ki, güçlenen milletvekilinden görebilelim? Bu parlamenter rejimle tarihi emeğe en büyük saygısızlığı yapıyorsunuz. Kürtler bu ülkenin geleceğinde söz sahibi olmak istiyor. Kimsenin hakkından taviz vermeden paylaşmak ister. Tıkanmanın bedelini canımızla ödüyoruz. Ayrıca bir lider adayı da alıyoruz. Bazı arkadaşlar ortalığı karıştırıyor. Bu tartışmaya tanık olmamız gerekiyor. Madem böyle bir bedel ödedik o zaman ‘Çözüm biziz’ demek gerekiyor. Bu telaş çok acı verici. Hiçbir şey vermiyor. En kötü tüccar bile bunu yapmaz. Kendi konseptin olmalı. Halay gibi çekelim, hep beraber eğlenelim.”